16. yüzyılda kurulan Osmanlı-Fransız dostluğu, yaklaşık 300 yıl bir şekilde devam etmiştir. Fransız inkilabının etkisi ile ortaya çıkan savaşlar sırasında Osmanlı Devleti tarafsız kalmış ve Fransız kurumlarının, fransız kültür ve fikir akımlarının ülkeye girmesi karşısında direnmemiştir fakat Osmanlı Devleti’nin Fransa ile olan tarihi geçmişten dolayı uyguladığı bu dostça politikaya Fransa pekte dost olmayan bir şekilde karşılık vermiştir. Sanayi devriminden hemen sonra sömürgecilik fikri oldukça büyük bir hızla yayılmaya başlamıştır ve Avrupalı devletler bir bir sömürge kazanma yarışına girmişlerdir. Fransa daha önce elinde olan hali hazırdaki sömürgelerini İngiltere’ye kaptırmıştır. Fransa bu durumda kendi hakimiyet gücünü kendisine yakın olan diğer ülkelerde olduğu gibi Osmanlı Devleti üzerinde de denemeye koyuldu. Bu tarihten sonra Fransa Osmanlı Devleti sınırları içerisinde bulunan toprakları sömürgeleştirmek için elinden gelen tüm çabayı göstermiştir.
Fransızlar başlangıç olarak 1789 yılında bir Osmanlı toprağı olan Mısır’a saldırmıştır. Sonrasında sırayla 1830 yılında Cezayir’e ardından Tunus ve Fas’a saldırmıştır. Fransa’nın o dönem içindeki en büyük amaçlarından biri de önce Suriye’yi daha sonra ise Lübnan’ı ele geçirmektir. Bu dönemde Fransa’nın amacı güçsüz bir Osmanlı Devleti’nin bölgede yaşamını sürdürmesini sağlamak olsa da, elinden geldiği kadar Osmanlı topraklarını himaye altına almaya çalışmaktan vazgeçmemiştir. Rusya karşısında Osmanlı Devleti’ni desteklemiş, bölgede güçlü bir Rusya görmektense güçsüz bir Osmanlı Devleti görmeyi tercih etmiş ve planlarını bu doğrultu da oluşturmuştur. Fransa bu emellerinden asla vazgeçmemiş ve daha sonra Birinci Dünya Savaşında da bu emellerinden vazgeçmediğini göstererek Osmanlı topraklarını işgale kalkmıştır. Bölgede hakimiyet kurmak isteyen İngiltere , Rusya, İran ve Avusturya gibi devletler karşısında Osmanlı’yı desteklemiş ve çıkarları neyi gerektiriyorsa o şekilde davranmıştır.
alıntıdır.